Amerika ve İngiltere’den iki grevin hikâyesi
İKİ GREVİN HİKAYESİ
Bazen, özellikle de sorunların nemli yaz bulutları gibi
nefes almamızı zorlaştırdığı zamanlarda, bir şeylerin hızlıca değişmesini
bekleriz. Bu değişim için bir adım atarız, küçük bir kazanım elde ederiz; biraz
nefes alırız. Daha fazlası elde edilemeyince o küçük nefes alma koridoru dahi
bizi mutlu etmez. Çoğu zaman onca mücadeleye rağmen arzulanan sonuçlar elde edil(e)meyebilir.
Fakat kesin olan bir şey varsa o da, her kazanımın bir mücadele sonunda elde
edildiğidir.
Bu mücadele bilindik, yıllardır süren ve sürecek olan bir
mücadeledir. Şimdi bu mücadelenin son otuz yıldaki kaybedenleri, kayıplarını
telafi etmek üzere bir araya geliyor ve ayağa kalkıyorlar. Bunun izlerini her yerde
görmek mümkün. Bu yazımda iki eğitim grevinden bahsedeceğim. Birisi ABD`nin
Batı Virginia eyaletinde öncülüğünü kadınların yaptığı, başarıyla sonuçlanan
grev, diğeri ise İngiltere’de üniversite hocaları ve çalışanlarının sürmekte
olan grevi. İlki ABD`nin muhafazakâr bir eyaletinde diğeriyse neoliberalizmin
çökerttigi Birlesik Krallikta’de yaşanan iki önemli krizdir.
Amerikan Öğretmenler Federasyonu’nun Batı Virginia şubesi
ve öğretmenler için Ulusal Eğitim Birliği`nin çağrısıyla bölgedeki 55 şehirden
binlerce öğretmen ve eğitim emekçisi 22 Şubat 2018’de greve başladı. Batı
Virginia öğretmenleri düşük maaş ödemelerine (Batı Virginia eyaleti
öğretmenlere yapılan maaş ödemeleri sıralamasında 50 eyalet içerisinde 48.sırada
yer almaktadır) ve yüksek sağlık harcaması maliyetlerine tepki olarak greve başladılar.
Grev 6 Mart 2018’de başarıyla sonuçlandı.
Batı Virginia öğretmenler grevi aşağıdan ve demokratik
bir biçimde örgütlenen bir grevdi. Greve eyaletteki tüm şehirler katıldı. Eyaleti
yöneten muhafazakâr politikacıların bu birlikteliği dağıtma girişimleri
başarılı ol(a)madı. Bunun üzerine, sendika liderleri ve hükümet yetkilileri
arasındaki, öğretmenler için yüzde 5 ve diğer kamu çalışanları için yüzde 3
maaş artışı içeren ilk anlaşma greve katılanlar arasında kabul görmedi. Bunun
nedeni diğer taleplerin karşılanmaması ve verilen sözlere duyulan
güvensizlikti. Aşağıdan ve demokratik biçimde örgütlenen kamu emekçileri greve
devam ettiler.
Grev süresince okullar kapalıydı ancak bölgede okullarda
verilen kahvaltı ve öğle yemeğine bağlı yoksul çocukların yatağa aç gitmemeleri
için öğretmenler, bağışların da yardımıyla öğrencileri için pizza, meyve ve
içecek satın almaya yetecek parayı topladılar. Grevin ikinci gününde yerel bir
markette ilk öğle yemeğini servis ettiler. Bölgedeki diğer pizza zincirleri
bunun üzerine pizza bağışında bulundular. Hızla yardım toplama kampanyaları başlatıldı
ve grev süresince çocukların yiyecek ihtiyaçlarında bir aksama olmadı.
Bu grevin başarısının altında kadınların rolü oldukça
önemlidi. Batı Virginia`daki kamu okullarındaki öğretmenlerin yaklaşık yüzde
75`ini kadınlar oluşturuyor. Bununla birlikte Batı Virginia grevinin bizlere
öğrettikleri arasında belki de en önemlisi, grevi itibarsızlaştırma ve
dayanışmayı dağıtma amaçlı söylemler karşında geri çekilmek yerine söz konusu
söylemleri boşa çıkarmak ve haklı talepleri gündemde tutmak için verilen mücadeledir.
Grevin kendisi politik bir olay olmakla birlikte öğretmenler arasındaki
dayanışmayı ve okul çalışanlarından gelen desteği canlı tutmak için grevin
politika ile ilgisinin olmadığı vurgulandı.
Batı Virginia’da hem kamu emekçilerinin toplu sözleşme
hakları hem de iş durdurma eylemi yasal bir hak olarak tanınmamaktadır. Bu
durumu eyalet başsavcısı Patrick J. Morrisey ‘’Yaşanan iş durdurma eylemi
hukuka aykırı ve sonlandırılmalı’’ biçiminde ifade etti. Ancak, Batı Virginia
gibi kitlesel desteğe sahip iş bırakma eylemlerinde kısıtlayıcı yasalar
işlevlerini yitirir.
Grevin en başından itibaren öğretmenler eylemleriyle
önceliklerinin yoksulluk koşulları içerisinde yaşayan çocukların durumunu
düzeltmek olduğunu gösterdiler. Bunun kamuoyu tarafından net bir şekilde
anlaşılması sağlandı. Taleplerin diğer sosyal harcamaların kısıtlanarak değil,
bölgedeki enerji üreticilerinin ödeyeceği vergilerle finanse edilmesi bir başka
talepti. Grevin sonunda eyalet yönetimi sadece öğretmelerin değil tüm kamu
çalışanlarının ücretlerinde iyileştirme yapmayı kabul etti. Bundan sonra
eyalette oluşacak diğer sorunların, küçük ve varlıklı azınlık kesimin lehine
değil, yoksul ve çoğunluk kesimin lehine çözülmesi için verilecek mücadeleler
adına güçlü bir umut ışığı oldu.
Birleşik Krallık üniversitelerinde, Üniversite ve
Yüksekokul Birliği üyeleri 22 Subat 2018`de grev baslattı. Oxford ve Cambridge
universitelerini de kapsayan pek çok üniversitede ögretim uyeleri emeklilik haklarıyla ilgili yapilmasi
planlanan degisiklikleri önlemek üzere eylem karari aldilar. Üniversite
çalışanlarına garanti emeklilik geliri sağlayan plan yerine emeklilik
fonlarının hisse senedi piyasasındaki değişmelere tabi olacağı bir plan ikame
etmek üzerine geliştirilen öneri üzerine grev başladı.
Birleşik Krallık,1980`den bu yana neoliberal saldırının
ve Margaret Thatcher’in ‘’Kapitalizmden başka alternatif yok (TINA-there is no
alternative-argümanı)’’ söyleminin etkisinde olan bir ülkedir.
Son yıllarda Jeremy Corbyn’in öncülüğündeki işçi partisi
bu neoliberal saldırıdan yılmış kitleler için bir çıkış yolu olmak için
çalışmaktadır. TINA argümanının toplumun kılcal damarlarına kadar girdiği bir
toplumda insanların ve üniversite bileşenlerinin ortaya çıkarak ‘hayır
alternatifler var’ demesi dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur.
Birleşik Krallık’ta üniversite çalışanlarının emeklilik
sistemi çalışanların katkısı üzerinden yürümektedir. Universities UK, yani
işveren temsilcisi ise bu fonun ciddi bir açıkla karşı karşıya kaldığını ve
reforme edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bir yerde reform sözcüğü varsa,
kuşkulanmak için yeterince nedenimiz olmalı. Birileri yine sosyal hakları
tırpanlayacak ve bunu kamufle etmek adına sihirli “reform” sözcüğünü kullanacaktır.
Yeni getirilmesi
planlanan düzenlemeye göre emeklilik maaşı fonun yatırımlarının değerine göre,
yani borsadaki hisselerin performansına göre belirlenecektir. Bunun karşısında
Üniversite ve Yüksekokul Birliği ise, işveren temsilcilerinin ileri sürdüğü
gibi bir açığın söz konusu olmadığını ve mevcut emeklilik fonuna üyelerin
katkısının maaş ödemelerinden fazla olduğunu ileri sürmektedir. Burada işveren
temsilcisi ile Üniversite ve Yüksekokul Birliği’nin ileri sürdükleri düşünce
ters düşmektedir. Peki ya bu ters düşüşün altında yatan esas sebep nedir? Tüm
bunlar karşısında grevin nasıl sonuçlanacağı belli olmamakla birlikte, Üniversite
ve Yüksekokul Birliği’nin kararlı tutumu grevin sonucu adına olumlu bir
beklenti yaratmaktadır.
Kararlı, kapsayıcı ve demokratik eylemlerin başarılarına
yakın donemde daha fazla tanıklık edeceğiz. Benzeri eylemliliklerin başarısı
eylemcilerin kararlı tutumu ve toplumsal desteği yükseltme becerisine bağli
olacaktır.
Yorumlar