Rezillik


Rezillik
Selim Çakmaklı
Günümüz dünyasında rezillik sıradanlaşmış bulunmaktadır. Rezil olan, rezilliğe neden olan davranışını türlü gerekçelerle açıklamakta ve sıradanlaşmaktadır. Böylece fark edilmesi zor bir durum halini almakta, günlük hayatın bir parçası olmaktadır. İlk başlarda ana haber bültenlerinin en dikkat çekici haberi olmakta ve bir süre sonra magazin programlarının mağduriyet hikayelerine dönüşebilmektedir. Tüm bunların yanı sıra rezillik ile burjuva yasam biçimi ve/veya sermaye birikimi arasındaki önemli bir bağlantı olduğu ortadadır. Bu yazıda son dönemlerde ABD medyasında önemli ses getiren bazı rezilliklerle yukardaki bağlantı öncülüğünde incelemeyi amaçlıyorum.
İnsanın bedensel varlığını yeniden yaratmasının en önemli unsuru olan su ile başlayalım. Flint şehrinin su krizinde soruşturma başa sardı; Amerika`nın otomobil endüstrisinin merkezi konumundaki Michigan eyaletindeki Flint şehrinin yüzbin`den fazla olan yerleşimcileri 2014 yılından bu yana su krizi yaşamaktadır. 2014 yılında şehir yöneticileri kemer sıkma politikaları çerçevesinde su giderlerinden tasarruf etme gerekçesiyle ancak oluşabilecek sağlık sorunlarını dikkate almadan şehre Flint nehrinden su sağlamaya karar verdiler. Flint nehri endüstriyel atıklardan kaynaklı kirliliği yıllarca bilinen ama gerekli tedbirlerin türlü gerekçelerle geçiştirildiği bir nehirdir.[1] Su kaynağındaki bu değişimi takiben şehir sakinleri suyun rengi, kokusu ve tadıyla ilgili şikâyette bulunmaya başladılar. Su kalitesinden şikâyet eden bir başka aktör GM (Flint şehrindeki en önemli firma, dünyaca ünlü otomobil üreticisi General Motors (GM)),  Flint nehrindeki su ile temizlenen otomobil parçalarında paslanma görüldüğünden şikâyette bulunmuş ve Mighigan valisi yaklaşık dört yüz kırk bin dolar harcayarak GM`in Huron gölü suyuna erişmesini sağlamıştır.[2] 2015 yılında yapılan testlerde sudaki kurşun miktarının tehlikeli boyutlarda olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Kalp, böbrek ve sinir sistemini etkileyen kurşun aynı zamanda çocuklarda bilişsel gelişim bozukluklarına, davranış bozukluklarına, duyma problemlerine ve ergenlik dönemi gecikmelerine yol açabilmektedir. Resmi istatistiklere göre suyun kaynağındaki değişimi takip eden on sekiz ayda on iki kişi suda bulunan lejyonella (legionella) bakterisinden dolayı hayatını yitirmiştir ancak son dönemde gerçek sayının resmi istatistiklerden çok daha fazla olabileceğine dair iddialarda ortaya çıkmaktadır.[3]13 Temmuz 2019`da Flint su krizini araştıran savcılar araştırmaya en başından yeniden başlama kararı almışlardır. Bu kararda üç yıldır süren soruşturmada ilerleme sağlanamamış olmasının etkili olduğu dile getirilmiştir.[4]
İkinci rezillik üniversite giriş süreciyle ilgili Mart 2019`da ortaya çıkan durumdur. Rezillikten mağduriyete; Massachusetts savcısı Mart 2019`da varlıklı ve ünlü insanların çocuklarını ülkenin ünü yüksek, birinci sınıf üniversitelerine kaydettirebilmek için hile, rüşvet ve yalan gibi yollara başvurduğunu ilan etti. Konunun benim dikkatimi çekmesinin nedeniyse, üniversite tarihinin en önemli rüşvet skandallarından biri olması, bazı üniversitelerin öğrenci kabulünde uyguladığı bilinen ayrımcı politikalara bir başka örnek olması ve/veya varlıklıların zenginliklerini kabiliyetlerine borçlu oldukları biçimindeki vulgar argümanın bir kere daha yanlışlanmasından öte bu rezilliğin üzerinden henüz çok bir zaman geçmemiş olmasına rağmen buradan bir mağduriyet hikâyesi çıkarılmaya çalışılmasıdır. Bu rezillik ayrıca bana “Çoğunluk” filmini de anımsattı.[5] Burjuvazi bu tür rezillikleri nasıl örtbas edeceği konusunda uzmanlaşmış durumdadır.[6]
Üçüncü rezillik ABD`nin göçmen politikasıyla ilgili. Bakmak ve Görmemek; ABD kamuoyunda Başkan Donald Trump`ın göçmen politikasına karşı yükselen eleştiriler ve ABD`de siyasi sığınma arayanların tutulduğu Göçmen Tutma Merkezlerindeki (Migrant Detention Center) yaşam koşullarına ilişkin haberler sonrasında, ABD Başkan yardımcısı Mike Pence bu hafta içerisinde Texas eyaletinin Donna ve McAllen kentlerinde bulunan Göçmen Tutma Merkezlerini ziyaret etti. McAllen göçmen tutma merkezi Haziran 2019`da genç bir göçmen annenin prematüre bebeğiyle sağlık koşullarından uzak bir şekilde yaşamaya mecbur bırakılmasıyla gündeme gelmişti.[7] İnsani yaşam koşullarından uzak ve aşırı kalabalık merkezleri yerinde inceleyen başkan yardımcısı söz konusu merkezlerde “her Amerikalının gurur duyacağı özenin gösterildiğini” söyledi. Geziyi takip eden gazetecilerse hücrelerin tüm mahkûmların betonun üzerinde yatamayacağı kadar kalabalık olduğunu, hasır ya da yastık olmadığını rapor ettiler. Gazeteci raporları göçmenlerin 40 günden fazladır hücrelerde tutulduklarını, aç olduklarını, dişlerini fırçalamak gibi en temel yaşam koşullarından dahi mahrum bırakıldıklarını ortaya çıkardı.[8] Göçmenlik konusu hali hazırda kapitalist batı ülkelerinin ikiyüzlü tutumlarının en açık biçimde ortaya çıktığı konudur.
Trump yönetimi iş başına gelir gelmez çoğunluğu Müslüman olan yedi ülkeye karşı seyahat yasağı getirmişti. Daha sonra “sıfır tolerans” politikasını uyguladılar. Bu politika ABD sınırını yasadışı yollardan geçen göçmenlerin tutuklanmasını gerektirmiştir. Bu politikada ısrar etmese de sınırı yasa dışı yollardan geçen göçmenlerin çocuklarının ailelerinden ayrılması politikasına devam ettiler.  Trump yönetiminin göçmen aile ve çocukların birbirinden ayrılması politikasının yarattığı yıkımın ve insan hakkı ihlalleri yanında söz konusu göçmen tutma merkezlerini işleten kar amacı güden firmaların kazandığı milyon dolarlık karlarla gündemde![9] Bank of America, JPMorgan Chase ve Wells Farco gibi dev ABD bankaları özel hapishaneleri ve göçmen tutma merkezlerini işleten firmalara finansman desteğini kestiklerini ilan ettiler ancak bu şirketlere finansal destek sunmaya devam eden birçok başka banka var.[10] Göçmen işgücünden pek çok şirket kar sağlamaktadır. Bloomberg`te yer alan bir araştırma Trump organizasyon şirketlerinin yıllardır belgesiz göçmen çalıştırdığını ve bundan kar sağladığını ortaya koymuştur.[11] Trump hükümetinin göçmen karşıtı politikalarını ve söylemini milyon dolara dönüştüren şirketler arasında Amazon, Plantir ve Microsoft gibi devasa teknoloji firmaları yerini almıştır. Bu firmalar veri setlerini kullanarak Trump yönetiminin göçmen karşıtı ajandasının hedefinde olan insanların gözetlenmesi, yakalanması ve sınır dışı edilmesini sağlayan dijital araçları sağlamaktadırlar.[12]
Bahsetmek istediğim son rezillik ise seks trafiği ile ilgilidir. Acımasız dolarlar; ABD`li milyarder Jeffrey Epstein New York savcılığınca seks trafiği yönetmekle itham edilerek tutuklandı. ABD siyasetinde etkilerinin nereye varacağı henüz tam olarak bilinmeyen bu rezillik şimdilik sadece Çalışma Bakanı Alex Acosta’nın istifasına yol açtı. Jeffrey Epstein 2008 yılında suçlu olduğunu kabul etmiş ve söz konusu dönemde Miami`nin en yüksek savcısı konumunda olan Alex Acosta`nin onayladığı anlaşma suçun Epstein için yaratabileceği daha ciddi sonuçları engellemiş.[13] 2008 yılındaki anlaşma çerçevesinde 13 ay hapis cezasına çarptırılan Epstein`e hapishane yakınlarında bulunan ofisinde işlerini takip etmesi için hemen her gün 10 saatlik izin verilmiş, bu izin sürecinde güvenlik için bir koruma tahsis edilmiş.[14] Multi milyoner Epstein, seks trafiği organize etme, çok genç yaştaki kızlara tecavüz ve başka kurbanlar bulmaya zorlama gibi suçlamalarla karşı karşıya. Bununla beraber Epstein`in pek çok yerli ve yabancı politikacıyla ve Hollywood ünlüleriyle olan yakın ilişkileri[15] rezilliğin boyutunu ve arkasındaki koruma duvarının gücünü göstermekte.
Tüm bu rezillikler ortaya dökülürken, Göçmen Tutma Merkezlerinde insan hakları ihlallerini yakından takip eden ve gündeme getiren ilerici demokrat politikacıların tüm karşı çıkışlarına rağmen ılımlı (merkez sol) demokratların onayıyla Temsilciler Meclisi sağcı cumhuriyetçilerin hazırladığı ve Trump yönetimini memnun eden 4.5 milyar dolarlık bir fonlamayı içeren yasaya onay verdi.[16] Söz konusu yasaya dört temsilci karşı çıktı. Medyada “Squad” (Ekip) olarak da adlandırılan Ilhan Omar, Ayanna Pressley, Rashida Tlaib ve Alexandria Ocasio-Cortez (AOC).  Mevcut politikaları destekleyen bir yasaya karşı çıkan bu solcu politikacılara ilk tepki kendi partilerinin liderlerinden geldi. Ardından da Donald Trump`ın ırkçı tweetleri geldi. Bizim de yıllardır duyduğumuz türden bir söyleme çok benzerdi. Dört politikacının ülkelerini sevdiğine inanmadığını ve Amerika (ve İsrail)`den söyledikleri kötü şeyler için özür dilemeleri gerektiğini yazan Trump ayrıca bu politikacıların – ki bu dört politikacının üçü ABD doğumlu ve birisi göçmen- geldikleri ülkeye geri dönmeye davet etti. Bilindik ırkçı ya sev ya terk et söyleminin ABD versiyonu. İşin acı ama reel tarafında ise Trump`in 869 günde 10796 yanlış ve yanıltıcı iddia bulunmuş olması[17] ve doğruları söyleme kapasitesine sahip olmadığı bulunmaktadır. Donald Trump ve sağcı cumhuriyetçiler -merkeziyetçi demokratlar da tabi- dünya finansının en büyük aktörlerince finanse edilmektedirler ve kampanyalarına milyonlarca dolar bağış kabul etmektedirler. Karşılığında ise yasalaştırdıkları kanunlarla bağışçılara cömert vergi indirimleri, emek düşmanı bakanlar, kuralsızlaştırma (ya da kuralların bağışta bulunanlar yararına yeniden yazılması) vb. iktisadi teşvikleri sağlamaktadırlar.[18]
Yazı boyunca verdiğim örnekler maalesef münferit değil. Herhangi bir ülke için herhangi bir yılın herhangi bir ayında yayınlanan popüler medya sayfalarını taramakla birden fazla rezillik haberine ulaşılabilir. Bu durum tabi ki tesadüf değil. Rezillik sermaye birikiminin bir unsurudur. Rezilliği yapan kendisini koruyacak ve kollayacak ilişki ağına güvenerek hareket etmekte ancak rezilliğin ortaya saçılması sonrasında sistem ya da ilişki ağı zararı minimize etme yoluna girmektedir (bknz: Bourne legacy filmi). Rezillik bu anlamda kapitalizme içseldir. Yani bir başka ifadeyle kapitalizm rezilliğin ta kendisidir!

 22 Temmuz 2019
Camden, NJ



Comments

Popular posts from this blog

Paul Robeson ve 1 Mayıs