Yüzde 1 Sosyalizm Yüzde 99 Kapitalizm
Selim Çakmaklı
Rutgers Üniversitesi-Camden Kampüsü
İktisat Bölümü Üyesi
28 Mayıs 2020
[ Mersin Yaşam Gazetesi ve Avrupa Forum sitesinde yayınlanmıştır]
ABD ekonomisi korona virüsün tetiklediği bir kriz
içerisinde bulunuyor. Bu krizin boyutlarını görmek için çeşitli iktisadi
göstergelere bakmak gerekiyor. Bu yazıda öncelikle krizin iktisadi göstergelere
yansımalarını ele alıp kriz sırasında uygulanan iktisat politikalarını tartışacağım.
Yazının başlığını ABD başkanlık seçim sürecine oyun bozan olarak müdahale
etmeye çalışan ancak, maalesef, başarılı olamayan Bernie Sanders esinlenerek
belirledim.
ABD`de kamusal kaynaklarla finanse edilen her şey,
özellikle sosyal güvenlik harcamaları sosyalizm, piyasa dair şeyler ise
kapitalizm olarak tanımlanıyor. Aslında bu bir ideolojik argümandır;
zenginlerin servetlerini zekâlarına, girişimci yeteneklerine, akılcı
yatırımlarına dayanarak elde ettiklerini, yoksulların ise kamu kaynaklarıyla
geçinen tembeller olduğunu ileri süren bir argüman. Sorun bu şekilde tarif
edildiğinde çözüm özelleştirme, güvencesizleştirme ve denetimsizlik oluyor. Bu
ideolojik argüman dünyanın tüm ülkelerinde, 1980 sonrası donemde uygulanan
politikalara meşruiyet sağlamak için yaygınlaştırıldı. Bu sürecin tarihsel
kökenlerini başka bir yazıya bırakalım.
Öncelikle kısaca bir durum değerlendirmesi yapalım;
ABD`de ilk korona virüs vakası 20 Ocak 2020`de Washington eyaletinde görüldü.
Dünya Sağlık Örgütünün 30 Ocak 2020`de küresel (sağlık) olağanüstü hali ilan
etmesini takiben 31 Ocak 2020`de Trump yönetimi Çin`e seyahat kısıtlaması
getirdi. Trump yönetimi gelmekte olan fırtınaya karşı 24 Şubat 2020`de ABD
parlamentosundan 1,25 milyar dolarlık bir olağanüstü hâl fonunun hükümete
tahsil edilmesini istedi. Bu tarihte ABD`de 35 tane vaka vardı ancak virüs
kaynaklı bir ölüm kaydedilmemişti. 29 Şubat 2020`de Seattle şehri yakınlarında
korona virüs kaynaklı ilk yaşam kaybı kayıtlara geçtiğinde, hükümet İtalya ve
Güney Kore`ye seyahat edilmemesi konusunda uyarıda bulundu. Mart 2020 ise ABD
için virüsün hızla yayıldığı ve önlemlerin art arda hayata geçirildiği bir
zaman dilimi oldu. 11 Mart 2020`de İngiltere hariç tüm Avrupa ülkelerinden
ABD`ye girişler yasaklandı. İngiltere’nin yasak kapsamına alınması çok
gecikmedi ve Trump yönetimi 13 Mart 2020`de ulusal olağanüstü hâl ilan etti.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi 15 Mart 2020`de 50 ve 50’den fazla
insanın bir araya gelmemesi tavsiyesinde bulundu. Aynı gün, ABD`nin en önemli finans şehri olan
New York, kamu okul sistemini kapattığını ilan etti. 26 Mart 2020`ye
gelindiğinde ise ABD dünyaya korona virüsü taşıyan insan sayısında öncülük etmeye
başladı. Korona virüs ABD`de yayılırken Trump yönetimi geç kalmakla, ABD sağlık
sistemi de yetersizlikle eleştirilmeye başlandı.
Bu kısa özetten sonra iktisadi gelişmelere
bakalım. Ekonomideki makro iktisadi gidişatı takip etmek için gayrisafi yurtiçi
hasıladaki (GSYIH) gelişmelere bakabiliriz. ABD Ekonomik Analiz Bürosu’nun 2020`nin
ilk üç aylık dönemine ilişkin GSYIH tahmini yüzde 4,8 ile yüzde 5,0 arasında bir
daralmaya işaret ediyor[1].
GSYIH bileşenleri içerisinde kişisel tüketim harcamaları ve özel sektör yatırım
harcamaları sırasıyla yüzde 7,8 ve yüzde 5,6 azalmış görülüyor. Tüketim harcamaları
içerisinde ise dayanaklı tüketim harcamaları ve hizmetler sırasıyla yüzde 16,1
ve yüzde 10,2 oranında azalırken, dayanıksız tüketim harcamaları yüzde 6,9 artış
göstermiştir. Dayanaksız tüketim harcamalarının 2019`un aynı döneminde yüzde 2,2
oranında arttığını göz önüne aldığımızda 2020 birinci çeyreğindeki artışın kaynağının
korona virüs ve onun yarattığı korku olduğunu söyleyebiliriz.
Mart ayında yerel hükümetlerin evde kalma emrini yayınlaması
hane halkı tüketim harcamalarında hızlı bir değişime yol açarken, firmaların ve
okulların uzaktan çalışma/eğitim uygulamaya başlamasına ve bazı faaliyetlerin
ertelemesine ve/veya iptal edilmesine yol açtı. Özellikle oteller, lokantalar,
barlar, spor salonları, kafeleri kapsayan hizmetler sektöründe faaliyetler
durma noktasına geldi ve milyonlarca insan işsizlik felaketiyle baş başa kaldı.
Tarım dışı istihdam Mart’ta 701,000 Nisan’da 20,5
milyon azaldı. İstihdamdaki bu azalma resmi işsizlik oranını (ABD`de U3 olarak
biliniyor) Mart’ta yüzde 4,4`e yükselirken U3`teki asıl artış Nisan ayında yaşandı;
U3 işsizlik oranı yüzde 14,7`ye yükseldi.[2]
Resmi işsizlik oranı yaşanan ekonomik krizin boyutunu resmetmek için yeterli
değil. İşgücü piyasasına ilişkin başka göstergelere de bakmamız gerekiyor. Öncelikle
şunu belirtelim ki resmi işsizlik oranları işgücü piyasasında aktif olarak iş
arayan işsizlerle bir işte istihdam edilenleri kapsar, dolayısıyla çeşitli
nedenlerle iş aramayı bırakmış ama çalışmaya hazır olanları kapsamaz. Nisan ayında
işgücüne katılım oranı yüzde 2,5 azalarak yüzde 60`a düşmüştür. Bu rakamların
bize söylediği, aktif olarak işgücü piyasasında bulunan emekçi sayısı 162
milyondan 156,4 milyona düşmüştür. Daha geniş tanımlı işsizlik oranları işsizlik
oranının yüzde 22,8`e kadar yükseldiğini gösteriyor.[3]
İşsizlik oranının Mayıs`ta yükselmeye devam edeceğini göz önüne aldığımızda ABD
ekonomisinin karşı karşıya kaldığı krizin boyutu daha iyi kavranabilir.
İşsizlik sigortasına başvuranların toplam işgücüne oranı- sigortalı işsizlik
oranı- Mayıs’ın ikinci haftası sonunda yüzde 17,1`ye yükselmiş bulunmaktadır.[4]
ABD`de nüfusun çok önemli bir bölümü maaştan maaşa
gelirle yaşıyor. Ayrıca çoğu Amerikalı sağlık sigortasını işveren üzerinden satın
alıyorlar. İş kaybı gelirin yanında işsizlik sigortasının da kaybı anlamına
geliyor. Yapılan tahminler 23 milyon ile 43 milyon ABD`linin pandemisinin tam ortasında
sağlık sigortasını kaybetmiş olabileceğini ortaya koyuyor. Bunun salgının
kontrol altına alınmasını zorlaştırdığı kanaatindeyim. Tüm bu olumsuzluklara ek
olarak Trump`in ırkçı göçmen politikasının yarattığı korku göçmenlerin sağlık
hizmetlerine ulaşmasını zorlaştırıyor.
Peki tüm bunlar yaşanırken iktisat politikası
uygulamalarında neler oldu?
Hükümetin ve ABD merkez bankası Fed iktisat
politikalarının çekim alanında devasa şirketler, hisse senedi sahipleri ve
bankalar yer almakta!
ABD Merkez Bankası Fed para yaratma gücünü
kullanarak finansal sistemi destekleyeceğini ilan etti ve 1,5 trilyon dolarlık
kamu borçlanma senedi ve ipoteğe dayalı menkul kıymet alımı yaptı. Ancak 23
Mart`ta açıklanan yeni para politikası yazımızın başlığını açıklıyor. Fed 23
Mart`ta şirket borçlanma senetlerini satın alacağını ilan etti.[5]
Bugüne kadar benzeri görülmemiş bir şirket kurtarma operasyonu başlamış oldu. Fed`in
borçlanma senetlerini satın alacağının sinyalini vermesi sonrasında bu fırsatı kaçırmayan
sermaye kesimi Mart ayında rekor miktarda (yatırım-kategorisi) şirket borçlanma
senedi ihraç etti.[6]
Şirketler Fed`in bu ilanından sonra milyarlarca
dolar borçlanma senedi ihraç ettiler. Bunun nasıl bir gelir transferi
yarattığını bir başka yazıda ele alacağım. Burada şunu vurgulamak istiyorum; bu
yolla elde edilen fonlar maalesef ki istihdamın devamlılığını korumak için
kullanılmayacak. Boeing, General
Elektrik gibi devasa firmalar şimdiden istihdamda büyük kesintilere gideceklerini
ilan etmiş durumdalar.
Politika bileşiminin diğer yanında maliye
politikası yer alıyor. ABD hükümeti $2 trilyon dolarlık yârdim paketi
açıklandı. Bu paket içerinde vergi veren ABD vatandaşlarına bir defaya mahsus $1200
ile $2400 dolar arasında bir nakit ödeme yapıldı. Bunun yanında işsizlik
ödemeleri 13 hafta uzatıldı ve işsizlik maaşı $600 dolar arttırıldı. Eyaletlere
ve yerel yönetimlere 339 milyar dolarlık yardımda bulunuldu. Kamu sağlık
kuruluşlarına 153 milyar dolar, küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemek
için 377 milyar dolar ayrılırken, büyük şirketler için 500 milyar dolar
ayrıldı.
Böylece hem hükümet hem merkez bankası sermaye
sınıfını korumak ve yaratılan kaynakları iktisat politikaları üzerinden toplumun
ayrıcalıklı yüzde 1`lik kesimine aktarmaya devam ederken toplumun yüzde 99`u
kapitalizmi tüm çıplaklığıyla tecrübe etmiş bulunuyor. Bunun nereye kadar
sürdürülebileceği önemli bir soru olarak duruyor.
Yorumlar