Korona-kriz: ABD Hanehalkı Genel Eğilim Anketi Neler Söylüyor?
Selim Çakmaklı
Rutgers
Üniversitesi, Camden Kampüsü İktisat Bölümü Üyesi
29 Haziran 2020
Modern iktisat tarihi Neo-Klasik İktisat
Yaklaşımı ile Keynesyen yaklaşım arasında gidip gelen bir sarkaç gibidir. Bu
iki anlayış çerçevesinde düşünen iktisatçılar ekonomiyi tarihsel ve
sosyo-ekonomik gerçeklerden soyutlanmış bir model çerçevesinde kavramaya
çalışır. Bu düşünme yöntemi üniversitelere öyle hakim olmuştur ki bir iktisat
profesörüne kapitalizmi tarif ettirmek imkânsız hale gelmiştir; New York New
School`dan emekli Lance Taylor iktisatçıların ekonomiyi anlamadığını büyük bir
güvenle ileri sürmüştür.[1]
Peki o zaman iktisatçılara neden bu
kadar önem veriliyor ya da maaş ödeniyor? Tartışmaya açık bir soru. Benim
kestirmeden cevabım iktisatçıların ideal koşullar altında çalışan bir
ekonominin en optimal toplumsal sonuçları yaratacağını anlatan bir söylem
geliştirmeleridir. Hatta işler o kadar ileri gitmiştir ki bu söylemi kabul
etmeyen, ifşa eden, aksini iddia edenler iktisadin cennetinden kovulmaktadır.
İktisadın hakim söylemin gözden uzak tutmak istediği gerçek şudur; kapitalizm çıkarları
birbiriyle uyumlu olmayan sosyal sınıflardan oluşur. Kapitalizm işçiyi
kapitalistle, bir işçi diğeriyle ve bir kapitalisti başka bir kapitalistle
çatışmaya iter; içerisinde barındırdığı bu çelişkiler uzlaşmazdır. Dolayısıyla,
kapitalizmde bir toplumsal uyumdan değil toplumsal çatışmadan bahsedilir. Bu
çatışmada kapitalistler bir dizi avantajlara sahiptir. Bunlardan birisi de
kapitalistler bilgiye hızlı ve kapsamlı bir biçimde ulaşabilmekte, bunun
avantajıyla da bilgiyi manipüle edebilmektedir. Kapitalistler bilgiye ulaşmak
ve bunun avantajından yararlanmak amacıyla gereken verileri istatistik
kurumları aracılığıyla edinmektedir.
Bazı zamanlarda ise -özellikle kriz
dönemlerinde- veriler iktisada eleştirel yaklaşanlara kapitalizmi daha kolay
anlatma/teşhir etme şansı vermektedir. Bu yazıda ABD İstatistik Bürosu
tarafından yayınlanan yeni bir veri setini kullanarak korona virüs pandemisiyle
tetiklenen krizin toplumsal etkilerini inceleyeceğim.
ABD`de makro iktisadi cevrimler
Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER) tarafından izleniyor. NBER ABD
ekonomisinin Haziran 2009`da başlayan genişleme evresinin resmen Şubat 2020`de
sona erdiğini ve ekonominin daralma surecine gittiğini belirtiyor.[2]
Hisse senedi piyasasının 23 Mart`ta dip seviyesini görmesinden sonra finansal
piyasalar aynı hızla kayıplarını telafi ederken emekçi halkın gündemi daha çok
sağlık, geçim, barınma ve gıda güvenliğini sağlamak.
Korona virüsün tetiklediği iktisadi
kriz karşısında hem ABD merkez bankası Fed hem kurtarma paketi üzerinden
hazine, trilyonlarca doları toplumda mevcut eşitsizlikleri daha da arttıracak
şekilde tahsis etmektedir. ABD hazine sekreteri Steven Mnuchin kurtarma paketi
kapsamındaki kredilerin/yardımların hangi firmalara kullandırıldığını
açıklamayacağını ilan etti ancak ProPublica hükümetin göreve getirdiği
yöneticilerin bu kurtarma paketlerinden nasıl yararlandığını ortaya koydu.[3]
Şu ana kadar ilan edilen kurtarma
paketleri ve Fed politikaları daha çok Wall-Street kuruluşlarını ve devasa
firmaları kurtarmak için kullanıldı. Emekçi halkın iktisadi sorunlarını
çözümleyecek bir politika uygulama sinyali gelmiş değil.[4] Daha
doğrusu Trump hükümetinden emeğiyle geçinenleri rahatlatacak, sağlıklarını
koruyacak ve krizin yükünü onların sırtından alacak adımlar atmasını beklemek
mümkün değil.
Korona virüsten kaynaklanan
kısıtlamalar yavaş yavaş gevşetilirken pek çok Amerikalı bir çıkmaza
sürüklenmekte. Okullar ve gündüz bakim evleri kapalı olduğu için pek çok anne işine
geri dönememekte ve buna bağlı olarak hem gelirinden hem sosyal haklarından
feragat etmek zorunda kalmaktadır. Böyle bir ortamda halkın korona-krizden
nasıl etkilendiğini ortaya koyan veriler ortaya çıkmaya başladı.
ABD İstatistik Bürosu (United States
Census Bureau) federal kurumlarla iş birliği içerisinde korona virüsün iktisadi
ve sosyal etkileriyle ilgili veri üretmek üzere yeni bir anket uygulamaktadır.
Hanehalkı Genel Eğilim Anketi vatandaşlara kriz sürecinde karşılaştıkları
istihdam durumu, harcama örüntüsü, gıda güvenliği, barınma, bedensel ve ruhsal sağlık,
sağlık hizmetlerine erişim ve eğitim kesintileriyle ilgili sorular sormaktadır.
Anketin uygulanmasına 23 Nisan 2020`de başlandı ve 90 günlük bir süre için
veriler haftalık bazda yayınlanıyor.
Anketin istihdamla ilgili kısmı çalışma
geliri (employment income) kaybıyla ilgili sorular soruyor ve ankete
katılanları gelir, sağlık durumu, eğitim düzeyi ve medeni haline göre
sınıflandırmaktır. Aşağıdaki grafik çalışma gelirini kaybedenlerin toplam çalışabilir
nüfusa oranını göstermektedir. Grafik 23 Nisan ile 16 Haziran arasında çalışma
gelirini kaybedenlerin toplam çalışabilir nüfusa oranının yüzde 48`e ulaşmış olduğunu
göstermektedir. Bu kategoride hispanikler ve siyah Amerikalılar ortalamanın
üzerinde istihdam geliri kaybı yaşamıştır.
Geliri yıllık 25bin doların altında
olanlar arasında çalışma geliri kaybı 23 Nisan`dan 16 Haziran`a kadar yüzde
55`ten yüzde 58`e yükselmişken söz konusu oran gelir düzeyi arttıkça
azalmaktadır. Bu süre içerisinde “sonraki 4 haftada istihdam geliri kaybı yaşama
beklentisi” içerisinde olanların toplam çalışabilir nüfusa oranı 23 Nisan-5
Mayıs haftasında yüzde 39 iken bu oran 11-16 Haziran haftasında yüzde 31`e
azaldı.
Anketin uygulanmakta olduğu dönemde
ortalama 117milyon Amerikalının çalışmama nedenleri emeklilik (emeklilerin
oranı yüzde 31,4 ile 33,9 arasında) dışında şu şekildedir;
§ Bu
zamanda çalışmak istemiyorum diyenlerin oranı 23 Nisan-5 Mayıs haftasında yüzde
3,23 iken 28 Mayis-2 Haziran haftasında yüzde 4,62`ye yükselmiş ve son olarak
11-16 Haziran arasında yüzde 3,72 olarak belirlenmiş.
§ Korona
virüsten dolayı hasta olan ya da korona virüs semptomları nedeniyle
çalışmayanlar anketin yayınlandığı ilk haftada yüzde 0,94`ten Haziran’ın
başında önce yüzde 1,16`ya ve son olarak 11-16 Haziran`da yüzde 1,36`ya
yükselmiştir.
§ Okul
çağında olup okula gidemeyen çocuklara bakmak, günlük çocuk bakımı ve yaşlı aile
bireylerinin bakımı vb. nedenlerle çalışmayanların oranı anketin yapıldığı dönem
içerisinde yüzde 12 ile yüzde 13 arasında değişmektedir.
§ Korona
virüs pandemisiyle ilişkili olarak ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması nedeniyle
çalışmayanların yüzdesi (ücretsiz izinli olanlar dahil olmak üzere) 23 Mayis-5
Haziran haftasında yüzde 14,4`ten Mayıs ayinin ortasında yüzde 15,8`e kadar
yükselmiş ve daha sonra 11-16 Haziran haftasında yüzde 9,6`a düşmüştür.
§ Korona
virüs pandemisi nedeniyle işverenin işyerini geçici olarak kapatması sonucu
çalışmayanların toplama oranı 23 Nisan-5 Mayıs haftasında yüzde 14,8`den
azalarak 11-16 Haziran`da yüzde 7,9`a kadar düşmüştür.
§ İşverenin
korana virüs pandemisi nedeniyle iflas etmesi sonucu işsiz kalanların oranı
anket dönemi surecinde yüzde 2 civarında iken korona virüs pandemisi nedeniyle
işten çıkarılanların oranı 9 civarında gerçekleşmiştir.
§ İşini
kaybedenlerin-geçici ve/veya sürekli- anket sürecinde ortalama yüzde 83`ü
herhangi bir ödeme almamıştır.
Dolayısıyla iktisat teorilerinin
iddia ettiğinin aksine aktif nüfus içerisinde çalışma ile boş zaman arasında
tercih yapma şansına sahip olanların oranı yüzde 5`i dahi bulmamaktadır. Zaten
bu sadece kriz dönemlerine ait bir sorun değildir. Kriz öncesi donemde de
Amerikaların çok büyük bir kısmı maaştan maaşa elde ettikleri gelirle
geçinmekteydi. Gelir kaybı önemli sayıda ailenin yeterli gıda maddelerini elde
etmesini zorlaştırmıştır. Gıda yardım merkezlerindeki kilometrelerce
uzunluğundaki kuyruklar durumu istatistiklerden daha iyi resmetmektedir.
Anketin uygulanmaya başlandığı 23
Nisan-5 Mayıs haftasında istihdam edilmiş olanların yüzde 4,76`si 13 Mart
öncesinde dönemde gıda yeterliliğiyle ilgili olarak “bazı zamanlar yeterli”
gıda maddesine erişemediğini yüzde 1,07`si de “çoğu zaman” yeterli gıda maddesine
ulaşamadığını belirtmiştir. Söz konusu oranlar istihdam edilmemişler için
sırasıyla yüzde 8,21 ve yüzde 2,39`dur. Bir başka ifadeyle, yeterli gıdaya
erişemeyenlerin toplamı 20 milyon kişidir.
23 Nisan-5 Mayıs haftasında “bazı
zamanlar” ve “çoğu zaman” gıda yetersizliğiyle karşı karşıya
kalanların yüzde 12,3`u hispanik, yüzde 5`i beyaz, yüzde 17,9`u siyah ve yüzde
11,5`i Asya kökenli iken 11-16 Haziran haftasında hispanikler arasında gıda
yetersizliğiyle karşılaşanların oranı yüzde 15,1 olarak kaydedilmişken beyazlar
arasında bu oran yüzde 4,9, siyahlar için yüzde 15,9 ve son olarak Asyalı
Amerikanlar için yüzde 8,8 olarak kaydedilmiştir.
20 milyon insan yeterli gıdaya
ulaşamıyorken, sağlık çalışanları kendilerini korona virüsten koruyacak gerekli
ekipmanlara yeterli sayıda ulaşamıyorken, insanlar işlerini kaybetmişken ya da
devasa şirketlerin antrepolarında sağlıksız koşullarda çalışmak zorundayken
Amerika’nın milyarderleri bu süreçte yüzde 20 daha zengin hale geldiler.[5]
Trump hükümeti yurtdışında (Asyalı
üreticiler tarafından) üretilen sağlık malzemelerini askeri imkânları
kullanarak ülkeye taşımış ve dağıtımını özel sektöre bırakmıştır. Bununla
kalınmamış Federal Acil Durum Yönetim Dairesi (Federal Emergency Management
Agency) solunum cihazlarını satın almış ve daha sonra da üretim maliyeti 15 bin
dolar olan solunum cihazı, eyaletlerin serbest piyasada rekabeti sonucu 45 bin
dolara yükselmiştir.[6] Trump
yönetimi halkın acil bekleyen
sorunlarını fırsata çevirme konusunda dosta düşmana parmak ısırtacak bir
performans sergilemiştir.
Tüm bu süreç fiziksel sağlık yanında
zihinsel sağlığı da tehdit etmektedir. Anketin sağlıkla ilgili kısmında
katılımcılara “son 7 günde sinirli, kaygılı ya da hayatin kıyısında olma
hissinin sıklığı” sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya anketin uygulandığı ilk
hafta katılımcıların 32,7`lik kısmı dışında ankete katılanların yüzde 30,9`u “birkaç
gün”, yüzde 12,1`i “7 günün yarısından fazla” ve yüzde 14,6`si “hemen
hemen her gün” şeklinde tepki göstermiştir. Bu oranlar gelir düzeyi,
eğitim, çalışma geliri kaybıyla karşılaşmış olup olmak gibi faktörlere göre
değişkenlik göstermektedir. Anketin uygulandığı son hafta olan 11-16 Haziran
haftasında söz konusu oranlarda anlamlı bir değişim yaşanmamıştır.
ABD İstatistik Bürosu’nun hanehalkı
eğilim anketinin ortaya koyduğu gerçeklik kapitalizmde “hepimiz ayni
gemideyiz”, “korona herkesi tehdit ediyor”, “korona zengin-fakir ayırt etmiyor”
vb. söylemleri desteklemiyor. Korona-krizden korunma gücü olan ve hatta
korona-krizi daha da zenginleşmek için fırsata çevirenler küçük bir azınlıktır.
Bu artık herkesin malumu olan zalim sonuç, çoğu iktisatçının kriz sonrasında
bizi ikna etmeye çalışacağı gibi hükümetlerin süreci yönetememesinden değil
kapitalist sistemin kendisinden kaynaklanan bir sonuçtur. Ama “Garibanlara
Merhamet Yok” kitabinin yazarı Laurent Cordonnier`in ironik bir şekilde
vurguladığı gibi iktisatçı normal bir insanın sezgileriyle kavrayabileceği
şeyin tam aksini ispat etmedikçe rahat edemez.
Yorumlar