ABD Başkanlık Seçimi ardından ilk değerlendirmeler Selim Çakmaklı* Dünyanın en büyük ekonomisi olmanın yanında askeri ve siyasi etkinliği dolayısıyla ABD seçimleri tüm dünyada yakından takip edildi. 3 Kasım’dan itibaren ABD halkı da seçim sonuçlarını yakından takip etti ve nihayetinde 7 Kasım’da Joe Biden ve Kamala Harris ikilisi seçim zaferini ilan etmiş oldular. Seçimlere katılım oranı beklenildiği gibi son derece yüksek oldu ve Biden-Harris ikilisi ulusal düzeyde 74 milyon ABD’linin oyunu almayı başardı. Oy sayım süreci Donald Trump’ın umduğundan çok farklı bir şekilde gelişti. Öncelikle, artık yalanlarından, ardında bir kanıt olmayan iddialarından, komplo teorilerinden ve kutuplaştırıcı söylemlere yer verdiği üslubundan sıkılan medya ve Twitter Trump’ın oy sayım sürecini itibarsızlaştırma çabalarına pirim vermedi. Oyların hepsinin sayılmasına yönelik toplumsal talep galip geldi. Birkaç münferit olay dışında Trump taraftarlarının seçim sayım sürecini aksa...
Kayıtlar
2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
İktisat, Barış ve Üniversite Selim Çakmaklı Yılın en sevdiğim mevsimi olan yaz sona ererken beni teselli eden şeylerden biri üniversitelerin açılacak olmasıydı. İktisada giriş dersleri anlattığım için üniversiteye yeni adım atmış heyecanlı yüzlere hitap etmek beni hem mutlu ediyor hem motive ediyordu. Bu sene pandemi nedeniyle uygulanan ve pandemi sonrası, korkarım karlı olduğu için, devam ettirilecek olan uzaktan eğitim deneyimi tatmin edici olmaktan oldukça uzak. Bu umut kırıcı duygularla sosyal medyaya bakıyorum, gazetelere göz atıyorum ve sonra televizyonda güler yüzle ve mizahi bir tavırla haber sunan spikerleri görünce aklıma iyi günler ekibi geliyor. “İyi günler” ekibi birkaç arkadaşımla aramızda bir espriydi. Ortalıkta mekânın sahibi gibi en güler yüzüyle gezen ve her şeyin bir olurunu bilen fakülte mensuplarıyla ilgili bir tanımlamaydı. İyi günler ekibi bizi hangi deyimlerle tanımlamıştı acaba? Anlaşılan zihnimin derinliklerine doğru itmeye çalıştığım anılar ziyaret ediy...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
“Çoğunluğun Suskunluğu” Üzerine Düşünceler 22 Temmuz 2020 Long Beach`e doğru giderken konu yeniden acildi. Bir kez daha dinlemek gerekiyordu kuskusuz. her seferinde yaşanmış acının ağırlığının gittikçe arttığını hissedebiliyordum. Barış imzacılarının bildirisi bizim için çok önemliydi diyerek sözüne devam etti. Bağırmaya çalışmış insanların sesinin suskunluk çölünde kaybedilmiş olmasının yarattığı kırgınlığı hissetmemek mümkün değil sözlerinde. Ses kaybolur mu yahu? Olur tabi…öyle kendiliğinden olmaz tabi. Suskunluk çölünün sesleri denetleyecek filtrelere veyahut muhafızlara da ihtiyacı yok. Suskunluk öyle bir hal almış ki acı çığlıklar insanların duyma frekansının dışına çıkmış. Evet toplum öyle bir noktaya evrildi ki artık bazı sözler, bazı konuşmalar, bazı türküler insanların duyabilecekleri ses aralığında yer almıyor. O kadar imkânsız hale geldi ki yaşam, başka çare kalmadı ve buraya geldim derken yüreğindeki yaranın halen kanamakta olduğunu görebil...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ABD`de Siyahi Liberal Oydaşma ve Sonrası Selim Çakmaklı Rutgers Üniversitesi Camden Kampüsü İktisat Bolümü Üyesi 13 Temmuz 2020 [ SiyasiHaber websitesinde yay ı nlanm ı ş t ı r] Amerika Birleşmiş Devletleri`nin kırk dördüncü başkanı Barack Obama göreve geldiğinde toplumun emekçi kesimleri, siyahiler ve hispanikler önce mevcut ekonomik düzende ve daha sonra da siyasal-kurumsal yapıda bir dönüşümün mümkün olabileceğini hayal ettiler. Obama`nın başkanlık kampanyası sloganı “Change We Need” (ihtiyaç duyduğumuz değişim) bir umut vadediyordu. Toplum 21.yüzyılın ilk büyük kriziyle karşı karşıyaydı; emlak balonu patlamış ve Wall-Street bankaları ellerindeki değersiz varlıklarla ne yapacaklarını bilemez haldeydi. Resmi işsizlik oranı yüzde 10`lar düzeyine ulaşmış, işini kaybedenler mortgage ödemelerini yapmakta güçlük çeker hale gelmişti. Komedyen Chris Rock, Netflix`teki gösterisinde durumu şöyle özetliyor; “ Bush o kadar kötüydü ki, bize Obam...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Korona-kriz: ABD Hanehalkı Genel Eğilim Anketi Neler Söylüyor? Selim Çakmaklı Rutgers Üniversitesi, Camden Kampüsü İktisat Bölümü Üyesi 29 Haziran 2020 [ Mersin Ya ş am Gazetesinde Yay ı nlanm ı ş t ı r] Modern iktisat tarihi Neo-Klasik İktisat Yaklaşımı ile Keynesyen yaklaşım arasında gidip gelen bir sarkaç gibidir. Bu iki anlayış çerçevesinde düşünen iktisatçılar ekonomiyi tarihsel ve sosyo-ekonomik gerçeklerden soyutlanmış bir model çerçevesinde kavramaya çalışır. Bu düşünme yöntemi üniversitelere öyle hakim olmuştur ki bir iktisat profesörüne kapitalizmi tarif ettirmek imkânsız hale gelmiştir; New York New School`dan emekli Lance Taylor iktisatçıların ekonomiyi anlamadığını büyük bir güvenle ileri sürmüştür. [1] Peki o zaman iktisatçılara neden bu kadar önem veriliyor ya da maaş ödeniyor? Tartışmaya açık bir soru. Benim kestirmeden cevabım iktisatçıların ideal koşullar altında çalışan bir ekonominin en optimal toplumsal sonuçları yaratacağını anlatan...