Mehmet Fatih Tıraş’ın Anısına

 Mersin Yaşam Gazetesinde Yayınlanmıştır

Mehmet Fatih Tıraş’ın Anısına
Selim CAKMAKLI

Her yeni yıla yeni umutlarla başlıyoruz fakat yıl içerisinde şahit olduklarımız tahayyül sınırlarımızı aşıyor. Bu kadarı da olmaz artık diye düşündüğümüz  her şey bir çırpıda oluveriyor. Ne olduğunu anlayamadan başka kötü sürprizlere gözlerimizi açıyoruz. Maalesef 2017 yılı bunun istisnası olmadı. Altüst olmuş hayatlarımız dostlarımızdan gelen kötü haberle daha da sarsıldı ve yaşadığımız yıkımların izleri silinmeyecek bir biçimde bizimle olmaya devam ediyor. Mehmet Fatih’in aramızdan zamansız ayrılışı yüreğimizi acıtmaya, acılarımız ise ayrılmaz bir parçamız olarak kalmaya devam edecek.
Mehmet Fatih, yüreğinin güzelliğine yakışmayan vefasız bir üniversitede çalıştı. Aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen Mehmet Fatih’in adının üniversite içerisinde yaşatılması bir yana, böyle bir teklifin gündeme gelmesi dahi mümkün olmadı. Bu tercihin vefasızlık, ülkenin içerisinde bulunduğu politik ortam, üniversitelerin işlevsiz hale gelmiş olması, toplumun siyasetten uzaklaşmış olması vb. söylemlerle ilişkisi olduğunu düşünmüyorum, hatta tam tersine bu tercihin tamamen politik bir tercih olduğunu düşünüyorum.
Mekânların insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Caddelerin, parkların, mahallelerin ve heykellerin toplumsal hafızayı ve bilinci biçimlendirme açısından önemi oldukça kritiktir. Örneğin Adana`yı bilenler için asıl olan Eski Adana’dır. Eski Adana’nın en bilindik caddeleri Abidin Paşa, Ziya Paşa, Cemal Paşa, Gürsel Paşa, Şakir Paşa ve Atatürk Caddesi’dir. 1990’larda başlayan yeni Adana projesiyle birlikte şehir yavaş yavaş kuzeye, Seyhan baraj gölünün batısına doğru genişlemeye başlamıştır. Yeni Adana’nın en bilindik caddeleri ise Kenan Evren Bulvarı, Alparslan Türkeş Bulvarı, Turgut Özal Caddesi, Türkmenbaşı Bulvarı’dır. Şehri uzunca zamandır yöneten sağcı belediyeler, Eski Adana’yı paşalar, Yeni Adana’yı da darbeci ve milliyetçilerle donatmıştır. Bu cadde, sokak ve meydan isimleri kanıksanmıştır. Şehrin her bir yanında zenginlerin, yöneticilerin ve devlet büyüklerinin adına yapılmış okullar ve parklar bulunmaktadır. Onların varlığı kaçınılmaz olarak şehrin sakinlerinin bilinçlerini biçimlendirmektedir.


Bambaşka bir coğrafyada benzer örnekleri bulmak hiç zor değildir. Mesela, bir yıldan fazladır ikamet etmek durumunda kaldığım Güney New Jersey’in Camden şehrini Philadelphia’ya bağlayan asma köprü bu duruma bir başka örnektir. 1926 yılında kullanıma açılan köprü Delaware nehri üzerinde inşa edilen 116 metrelik iki kule arasında uzanmakta olup, araç trafiği yanında bir hızlı tren hattını ve yaya yolunu ihtiva etmektedir. 1955 yılında ise köprünün adı Benjamin Franklin köprüsü olarak değiştirilmiştir. Köprünün inşaatında 1300 isçi çalışmış ve maalesef 15’i inşaat sırasında hayatını kaybetmiştir. Benjamin Franklin, Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasal ve iktisadi tarihinde önemli bir yeri olan ve başkanlık yapmış birisidir. Adını taşıyan pek çok okul ve kurum bulunmaktadır. 1955 yılında bunlara bir de köprü eklenmiştir. Köprü üzerindeki yaya yolu, akşam sporunu yapanlara, şehri gezmeye gelenlere ve fotoğrafçılara hizmet etmektedir. Özellikle bahar ve yaz aylarında köprü üzerindeki insan sayısı bir hayli artmaktadır. Köprünün Philadelphia'ya yakın kısmında yer alan kulenin üzerinde küçük bir tabela yer alır. Bu tabela köprünün yapımında hayatını yitirenlerin anısına oraya konulmuştur. Aslında bu tabelanın pek kimsenin ilgisini çektiğini zannetmiyorum. Şu ana kadar konuştuğum hiç kimse o küçük anıtın varlığından haberdar değildi. Benimkisi algıda seçicilik olsa gerek. 15 insanı temsilen yerleştirilen bu küçük anıtın önünde durunca aklıma gelen ilk şey ‘’Acaba bu köprüye,  köprü inşaatında çalışan emekçilerin anısını yaşatacak ve ortaya konulan kolektif emeği temsil edecek bir isim verilemez miydi? sorusu oldu.
Yine 2017 yılında mekân ile ilgili Amerika Birleşik Devletleri’nde önemli bir olay daha meydana geldi. 2017 yılının yaz aylarında Amerika Birleşik Devletleri`nin güney eyaletlerinden birinde Virginia’nın Charlottesville şehrinde sınıf mücadelesi tarih ve mekân düzleminde yeniden yaşandı. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ırkçı Ku Klux Klan topluluğu şiddet içeren eylemlerde bulunarak bir kadının ölümüne yol açtılar. Charlottesville şehri yönetimi kölelik yanlısı güney konfederasyonunu simgeleyen heykellerin şehrin kamusal alanlarından kaldırılması kararını aldı ve bu karar sonrasında söz konusu ırkçı gruplar şehre geldiler.
Söz konusu heykellerden ülke çapında 1000'den fazla var ve bunlar şehirlere öylesine yayılmış ki... Bu heykeller kölelere eşit haklar tanınmasına karşı savaşmış güney generallerinin heykelleridir.  Hatta öyle ki ABD Başkanı Donald Trump'ın heykellerin kaldırılması için mücadele edenlere “George Washington bir köle sahibiydi... George Washington heykellerini mi indireceğiz?” diyerek tepki göstermiştir. Aslında oldukça anlamlı bir soru. O heykeller neyi simgeliyorsa, heykellerin kaldırılmasıyla düzene karşı sembolik bir tavır almış oluyorsunuz.
Dolayısıyla kamusal alanlardaki simgelerin politik bir anlamı vardır. Üniversitenin bir dersliğine, bir meydanına Mehmet Fatih Tıraş’ın anısını simgeleyecek bir anıtın yapılması veya yapılmaması politik bir karardır.
Mehmet Fatih’ le asistanlığımın son yıllarında tanıştım, Adana’dan Mersin’e taşındığım sürede de bağımız hiç kopmadı. Ekonometri bölümünde ve istatistiksel teknikler üzerine doktora yapmış biri olarak tarihe, sosyolojiye ve politik iktisada merakı olan birisiydi. Bu konularda yazılar da yazdı. Kendisinden çok farklı politik perspektife sahip olan insanları hep hoşgörüyle karşılardı. Fakültede istatistik teknikler konusunda kendisinden yardım isteyen hiç kimseyi geri çevirmezdi. Hatta bu huylarına kızanlara da hiç aldırış etmezdi. Bunlar hatırlanacak elbet ama hiç unutulmaması gereken bir nokta daha var; Mehmet Fatih bir barış imzacısıydı... Aramızdan erken ayrılışı nedeniyle barışın geldiği o güzel günleri gör(e)mese de aydınlık yüzü Çukurova’yı tüm sıcaklığıyla kaplayacak.


http://www.mersinyasam.net/HaberDetay.aspx?id=12145

Comments

Popular posts from this blog

Paul Robeson ve 1 Mayıs

Rezillik