Korona Virus Gunlerinde Ekonomi Notlari-1
Korona virüs: İşsizlik ve Kurtarma Paketleri
Korona virüsün yayılması tüm dünya ekonomilerinde öncelikle bir kamu
sağlığı ve daha sonra da bir ekonomik resesyon tetiklemiş oldu.
En büyük 30 şirketin hisse senedi performansını yansıtan the Dow Jones
endeksi şubat ayındaki yüksek düzeyinden (12 Şubat 2020, endeks; 29,551) hızla
azalarak 23 Mart`ta su ana kadarki en düşük düzeyi olan 18,591`i gördü. Tabi bu
krizi fırsata çevirmeyi başaranların başında bilgiye hakim olanlar geldi. ABD
senatosunun istihbarat komitesi üyeleri şubat ayında korona virüs`un yaratabileceği
ekonomik sonuçlar ile ilgili bilgilendirilmişler. Aralarında Komitenin başkanı
Ricdhard Burr (Cumhuriyetci senatör) olduğu bir grup politikacı fırtınadan önce
portföylerinde bulunan hisse senetlerini sattılar.
Değerinin üçte birini kaybeden hisse senetleri son iki günde yukarı doğru
hareketlenmeye başladı. 25 Mart itibariyle the Dow Jones endeksi 21,200
düzeyinde bulunmaktadır. Ne oldu da the
Dow Jones endeksi son birkaç günde yüzde 10`dan daha fazla değer kazandı?
Kurtarma Paketleri: İktisatçılar Neler Öneriyor?
Kapitalist bir ekonomide kriz kapıya yaklaştığında akla gelen iki isim
olur; birincisi Karl Marx, diğeri de J. Maynard Keynes. Keynes`in Büyük
Depresyon sonrasında yazdığı Genel Teori isimli kitabi hatırlanır. Kitabin mesajı
açıktır; kendi haline bırakıldığı takdirde ekonomi eksik istihdam dengesi
denilen bir durumda asili kalır. Kuma saplanmış bir araba gibi düşünelim. Motor
çalışıyordur ama araba bir metre dahi ileri gitmez; tekerler boşa döner. Iste
bu durumdaki ekonomiye dışarıdan bir yârdim gerekir. Devlet sorumluluğu alıp
toplam talebi arttırmalıdır. Toplam talepteki artık üretimi teşvik edecek; üretim
daha fazla gelir yaratacak ve eksik istihdam tuzağından kurtulmak bu yolla mümkün
olacaktır.
Tabi hikaye uzun olduğundan Büyük Depresyon zamanından günümüze çok değişti.
Mesela 1970`lerde bir grup iktisatçı hükümetin hiçbir şeye karışmamasının
ekonomi için en iyi şey olduğunu ileri surdu ve hatta herkesi buna ikna etti.
1990larda öyle ileri gidildi ki sadece enflasyona odaklanan bir para politikasının
ekonomide istikrarı sağlamaya yeteceği genel kabul gördü. Enflasyon hedeflemesi
denilen bu uygulamanın duvara çarpması çok zaman almadı. Şimdilerde, özellikle
kriz dönemlerinde, para politikasının pek bir yararı olmayacağı ileri sürülüyor.
Korona virüs günlerinde bazı yeni öneriler dile getiriliyor. Bazıları şöyle;
- Kaliforniya Üniversitesinden Emmanuel Saez
ve Gabriel Zucman hükümetin son ödeyici merci olarak hareket etmesini ve
ekonomiyi desteklemesi gerektiğini ileri sürüyor[1]. Sosyal mesafelenme günlerinde insanların harcamalarını
arttırmaya çalışmak anlamsızdır; işsizlik sigortası, ücretli hastalık izni gibi
politikaların isinden edilen ya da çalışamayacak durumdakilere yârdim edeceğini
ancak firmalara bir yararı dokunmayacağını ileri suren Saez ve Zucman`nin hükümete
yüklediği görev ekonomide son ödeyici merci olmaktır. Hükümet firmaların isçi çıkarmalarının
önüne geçmek için ücretlerin bir kısmini ödeyebilir; firmaların kira, su,
elektrik, faiz ödemeleri gibi bazı maliyetlerini üstlenebilir.
- Negatif Vergi Oranı. Maryland
üniversitesinden Thomas Drechsel ve Sebnem Kalemli-Özcan, yaşananların ekonomik
aktivitede standart bir azalmadan öte bir sağlık soku olduğunu ileri
sürmekte. Alışılagelmiş maliye ve para politikalarının
etkili olamayabileceğini ileri suren Drechsel ve Kalemli-Ozcan hükümetlerin küçük
ve orta ölçekli işletmelere acil bir negatif götürü vergi uygulaması
gerektiğini düşünüyor. [2]
- Helikopter Para. Pompeu Üniversitesinden
Jordi Gali`nin önerisi parayla finanse edilmiş mali müdahale. Hükümetlerin
krize karşı uygulayacakları mali politikalar için ya borçlanmaları ya da
vergileri arttırmaları gerekiyor. Ancak hâlihazırda boğazına kadar borçlu hükümetleri
daha da borçlandırmak yerine Gali merkez bankaları tarafından geri ödemesiz
bicimde fonlanmış bir mali teşvik öneriyor. Bu helikopter para olarak
biliniyor.
Kurtarma Paketleri: Hükûmetler Neler Yapıyor?
Bunun ardında ABD senatosunun hazırladığı ve adına “Korona Virüs Destek, Yardım
ve Ekonomik Güvenlik” denilen ve maliyeti 2 trilyon dolarlık teşvik paketinin
etkisi bulunmaktadır. Benzer teşvik paketlerinin yakında pek çok ülkede hayata
geçirilmesi söz konusu olacak.
ABD temsilciler meclisinden de geçmesi beklenen söz konusu planın içerisinde
başlıca su harcama kalemleri yer aldı. 450 milyar dolarlık şirketler kurtarma,
50 milyar dolarlık kısım havayolu şirketlerine, 100 milyar dolarlık hastaneler
ve diğer sağlık hizmeti sunan kuruluşlara destek, 350 milyar dolarlık kısım küçük
işletmelerin desteklenmesine, 150 milyar doları eyaletlere ve 300 milyar doları
hane halklarına nakit ödemesine ayrıldı. Paketin ABD halkına yönelik önlemi
kişi başına 1200 dolarlık-tek bir defalık- ve çocuk başına ek $500`lik bir
çekin yazılmasıdır. Paket kapsamında işsizlik sigortasından yararlanma suresi 4
ay uzatılıyor ve işsizlik yardımının da 600 dolara kadar arttırılabileceği öngörülüyor.
Önümüzdeki günlerde Avrupa`da siki maliye politikası uygulamalarının
simgesi haline gelmiş Almanya’nın 750 milyar dolar civarında bir mali teşvik
paketi açıklaması beklenmektedir. Bu
teşvik uygulamasının bir kısmının doğrudan kamu harcaması olması bekleniyor,
ancak çoğunluk zor durumdaki firmalara kredi sağlanması ya da şirketlerin
hisselerinin satın alınmasına ayrılacak[3].
Danimarka; Danimarka hükümeti korona virüsün negatif etkilerinden
yararlanan şirketlerin çalışanlarının maaşlarının yüzde 75`ini karşılayacak.
Buradaki amaç toplu isten çıkarmaların önüne geçmek. Danimarka’nın kurtarma
paketi ayrıca hükümetin önümüzdeki 3 aylık surede GSYIH`nın yüzde 13`une kadar
harcama yapabilmesine olanak tanıyor.[4]
İşsizlik
ABD`de kimlerin işsizlik sigortasından yararlanabileceği ve süresi her
eyalete göre farklılık gösteriyor. Örneğin New Jersey eyaletinde düzenli bir
iste en azından 20 haftalık bir surede çalışıyor iken isini kişinin kendi hatasından
dolayı kaybetmeyenler işsizlik yardımından yararlanabilir. New Jersey`de tam zamanlı istihdam edilenler işsizlik
yardımından yararlanan kişi isini kaybetmeden önceki gelirinin en fazla yüzde
60`ni 26 haftalık bir surede iddia edebilirken yâri-zamanlı çalışanların elde
edeceği gelir yüzde 20 daha düşük olmaktadır. Yarı-zamanlı çalışanların
işsizlik sigortasından yararlanması bir ek koşula daha bağlıdır. Yarı-zamanlı çalışma
ancak tam-zamanlı islerin olmamasından kaynaklı olmalıdır; diğer bir ifadeyle
tam-zamanlı isler varken yâri-zamanlı çalışmayı tercih etmiş bir kişi sigorta kapsamında
değil. Bu ayrıntının önemini ABD işgücü piyasası hangi tur isler yaratmaktadır
sorusunu cevaplayarak inceleyebiliriz.
ABD`de işgücü istatistiklerini yayınlayan İşgücü İstatistikleri Bürosu 6 farklı
işsizlik oranı tahmin etmektedir. Bunlarda konumuzla ilgili olanları, U3, U4,
U5 ve U6 aşağıdaki grafikte verilmektedir.
U3 resmi işsizlik oranıdır. İşsiz olarak kaydedilmek için kişinin aktif
olarak is arıyor olması koşulu vardır, bir başka ifadeyle isi olmayan herkes
issiz kabul edilmiyor. Aktif is arama koşulunu sağlayanların işgücüne oranı
bize U3 işsizlik oranını veriyor. İşgücü içerisinde olmayan ama çalışabilir
yastaki kişiler arasında ‘ümidini kaybetmiş’ olarak tanımlanan bir grup
bulunmaktadır. Ümidini kaybedenler aslında çalışmaya hazır ancak aktif olarak
is aramayı bırakmış kişiler. Ümidini kaybedenleri de kapsayan işsizlik oranı
U4`tur. U4 işsizlik oranı resmi orandan daha kapsamlıdır. Çalışmaya hazır
olanlar içerisinde diğer nedenlerle is aramayanları işsizlik oranına ekleyince
U5 işsizlik oranını elde ediyoruz. En geniş kapsamlı işsizlik oranı U6`dir. U6,
U5`e ilave olarak iktisadi nedenlerle kısmi-sureli çalışanları kapsıyor. Bu
kişiler aslında tam-sureli islerde çalışmak istiyorlar ancak işsiz kalmayı
finanse edebilecek bir imkânı olmadığından kısmi-sureli olarak çalışmaktadır. Fırsat
bulduğunda tam-sureli bir ise geçmek istemektedirler. U6 ile U3 arasındaki fark
bize ekonominin yarattığı islerin kalitesi hakkında fikir vermektedir.
Peki Türkiye’de alternatif işsizlik oranları hesaplanmakta mıdır? Resmi
olarak böyle bir hesaplama yapılmamaktadır. Bağımsız Sosyal Bilimciler grubunun
yayınlarında veya ana akim dışındaki iktisatçıların çalışmalarında bu tur
hesaplamaları görmek mümkündür. Örneğin Ankara üniversitesinden Seçil Bahçe ve
Emel Memiş`in 2014 yılındaki çalışması alternatif işsizlik oranı hesaplamalarına
yer vermiştir. Ayrıca DISK-AR`in İşsizlik ve İstihdam raporu da alternatif işsizlik
hesaplamalarını göstermektedir[5]. Aşağıdaki
grafik TUIK verilerinden yararlanarak kabaca U3, U4, ve U5 işsizlik oranlarını
göstermektedir. Buna göre U3 ile U4 arasında yaklaşık 2 puan, ve U3 ile U5
arasında 4 puanlık bir fark göze çarpmaktadır.
[4] https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2020/03/denmark-freezing-its-economy-should-us/608533/
[5] DİSK-AR’ın kullandığı geniş tanımlı
işsizlik hesaplaması beş unsurdan oluşuyor: 1) Dar tanımlı (standart) işsizler,
2) İş aramayan ancak çalışmaya hazır olanlar iki gruba ayrılıyor: 2-a) İş bulma
ümidini kaybedenler, 2-b) İş aramayan ancak çalışmaya hazır olan diğer
bireyler, 3) Mevsimlik çalışanlar, 4) Zamana bağlı eksik çalışanlar.
Yorumlar